11 Temmuz 2011 Pazartesi

KÖPRÜYE YÜRÜMEK


Fenerbahçeli olmama rağmen “Fenerbahçe seyircisi kimseye benzemez, pazar günü Bağdat Caddesinde en sert tepkiyi verir” diyenlere pek de kulak asmıyordum. İnanmıyordum açıkçası, siyasi bir çok olayda bile tepkisini tam olarak ortaya koyamayan halk, bir spor kulübünün yargılanmasına nasıl etkili bir siyasi tavır koyabilirdi ? Ki söz konusu kitle, apolitikliği ile meşhur futbol seyircisi ise.. Ama toplumsal olaylarda niceliğin nitelikten önemli olduğunu anlayacaktım bir süre sonra
Fenerbahçe seyircisinin Bağdat caddesindeki eylemine gitme amacım biraz da oraya giden insanların tepkisinin kime olduğunun merakıydı ? Orada insanlar, kulübü bu zor duruma düşürdüğü için başkana mı , haksız bir karar verdiği düşünülen yargıya mı, yargıyı etkilediğinden şüphelilenen iktidara mı , belgeleri basına sızdıran emniyete mi, Fenerbahçe aleyhinde yazılar çıkan medyaya mı, önceki yıllarda benzer şüpheler olmasına rağmen cezasız kalan ezeli rakiplerine mi, ağır bir karar vermesi beklenen federasyona mı , yoksa kulübün bizzat kendisine mi tepki gösterecekti ?
Suadiye’den caddeye girdiğim anda Fenerbahçe seyircisinin büyük kısmının tepkisinin, siyasi iktidara olduğunu anlamam pek vakit almadı. Tezahüratlar ve sloganların hedefinde başbakan ve hükümetin olması bir yana, bu sloganlara katılımın yüksek olması da, neredeyse seyircinin ağızbirliği yapmış olduğunu gösteriyordu. Açıkcası şaşırdım ..Ben ezeli rakiplere sataşma, federasyona tehdit, medyaya kalay bekliyordum. Hatta Aziz Yıldırım’a bile tepki olacağını düşünüyordum. Biraz da, kendim bu görüşte olduğum için galiba.
Caddeye geleli çok zaman geçmemişti ki tutukluluk kararı açıklandı. Taraftarlar cep telefonlarıyla öğrendikleri haberi bir anda başlayan ıslıklarla diğerlerine duyuruyordu. Bu, gergin olan havayı daha geriyordu. İnsanlar bir yandan da baruta kibrit yakılmasının tedirginliğini yaşıyorlardı. Çoğunluğun olay çıkarmaya gelmediği belliydi, ama yine de ufak bir kıvılcım korkusunu ben duydum en azından kendi adıma.
Karardan sonra sloganlar küfüre dönüşse de gerginlik şiddete dönüşmedi birkaç küçük olay dışında. Tepkilerden hükümetten sonra emniyet hatta cemaatler bile payını aldı.
Bugüne kadar o caddede ya zafer kutlamış ya da takımlarının mağlubiyetinin öfkesini paylaşmış seyirci için farklı bir durum söz konusuydu. Bir ucu stada diğer ucu Suadiye’ye kadar uzamış kalabalığın bundan sonra ne yapacağı konusunda hiç bir fikrim yoktu. Nereye gidileceğini ve “köprüye köprüye fenerbahçe köprüye” tezahüratının şaka olmadığını, seyircinin caddeden stat yönüne değil de e5 yönüne girdiğinde anladım . Bu aşamada bir polis müdahalesi olmamasına rağmen stat önünde, seyircinin görüş açısına giren polisler, tepkinin bir süreliğine emniyete yönelmesine neden oldular.. Bu sırada küçük de olsa medyaya ve medyadaki bazı isimlere de tepkiler yoğunlaştı.
Seyirci artık alışageldiği caddede değildi . E5 karayoluna çıkmış, metrobüs ve araç ulaşımını engelleyerek köprüye yönelmişti. Küçük bir grubun metrobüsün camlarını kıralım tahriki “metrobüse saldıran cimbomlu olsun” tezahüratıyla engellenirken, polisin yavaş yavaş müdahale etmeye hazırlandığı hareketliliklerinden belli oluyordu. Fikirtepe ayrımındaki ilk polis barikatı, sadece bu tip olaylara alışkın olmayan, çoluk çocuk yürüyen aileleri vazgeçirdi yürümekten. O kalabalığı durduracağına kendi bile inanmayan polis, kitlenin daha fazla ilerleyemiyeceğini de biliyordu sanki. Ne de olsa ellerinde göstericinin hakkından her zaman gelen biber gazı jokeri duruyordu. Kalabalığın ucu, vericilerin olduğu rampayı çıkıp Altunizade kavşağını görecekti ki insanlar bir anda kaçışmaya başladı. Süpermen için kriptonit neyse eylemciler için de bibergazı öyleydi. Fenerbahçe seyircisinin yanan yüreklerine gözleri de eşlik ediyordu artık
Fenerbahçe taraftarı köprüyü geçemedi. Takımın ve başkanın ise sırat köprüsünü geçip geçemeyeceği hala belli değil.
Belli olan yaklaşık 5 6 kilometre beraber yürüdüğüm taraftarın genel kanaati. O da şu ki tüm olayların Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’yi bitirmek için düzenlenmiş siyasi bir komplo olduğu...